
Ömer Seyfettin
(1884 - 1920)
"İlim başka şey, irfan başka şey
cancağızım"
http://www.icetin.net
HAYATI
Ömer Seyfettin, yazı ve öyküleriyle dilde
sadeleşme hareketinin öncülüğünü yaparak yeni bir edebiyat akımının
oluşumunu sağlayıp, Türk öykücülüğünde kısa öykü türünün dil, anlatım
tekniği ile şematik yönden ilk özgün örneklerini vermiştir.
Aynı zamanda ulusal edebiyat akımını
başlatan yazarlardan olan Ömer Seyfettin 28 Şubat 1884'te Gönen'de doğdu.
Babası, Kafkasya Türklerinden yüzbaşı Ömer Şevki
Bey`le Fatma Haınm`ın
ikisi küçük yaşlarda ölen dört çocuğundan birisidir.
Öğrenimine, dört yaşında iken, Gönen Mahalle Mektebi'nde başladı.
Ömer Şevki Bey`in görevinin nakli dolayısıyla Gönen`den ayrılan aile inebolu
ve Ayancık`tan sonra İstanbul`a geldi. Bu sırada henüz sekiz yaşında olan
Ömer Seyfettin, dedesinin Kocamustafapaşa`daki konağına yerleştikten sonra,
ilköğrenimini özel bir okul olan
Aksaray'daki Mekteb-i Osmani'de sürdürdü.
Babasının isteği üzerine, Eyüp Baytar
Rüştiyesi’nin subay çocuklarına özgü bölümüne yatılı olarak yazıldı (1893).
Buradaki eğitiminden sonra (1896), Edirne Askeri İdadisi’ni (1900)
bitirerek İstanbul`a
döndü. Burada Mekteb-i Harbiye-i Şahane`ye başladı. 1903 yılında Makedonya`nın
karışması üzerine "Sınıf-ı müstacele" denilen bir hakla imtihansız mezun
oldu. 22 Ağustos 1903'te piyade
teğmeni rütbesiyle mezun oldu. Merkezi Selanik'te bulunan 3. Ordu'nun İzmir
Redif Tümeni'ne, daha sonra da Kuşadası Redif Taburu'na atandı (1903-1906).
1906`da İzmir Jandarma
Okulu`na öğretmen olarak atandı. Bu, Ömer Seyfettin için önemli bir
hadiseydi. Zira bu vesileyle İzmir`deki fikrî ve edebî faaliyetleri takip
edecek ve bunlar içerisinde yer alan gençlerle tanışacaktı. Nitekim bu
yıllarda batı kültürünü tanıyan Baha Tevfik`ten Fransızca bilgisini artırmak
için teşvik gördü. Mehmet Necip (Türkçü)`ten ise sade Türkçe ve millî bir
dille yapılan millî edebiyat konusunda önemli fikirler aldı.
Üsteğmenliğe yükseldi. II. Meşrutiyetin
ilanı üzerine (23 Temmuz 1908),
Ömer Seyfettin Ocak
1909`da Selanik Üçüncü Ordu`da görevlendirilir. Bu sırada Balkanlar`da
batılı devletlerin de teşvikiyle Osmanlı aleyhinde milliyetçilik hareketleri
başlamıştı. Bunların neticesi olarak ortaya çıkan kargaşa üzerine bu
bölgenin farklı yerlerinde görevler yaptı. Bu yıllarda edindiği izlenimler
de yazar için son derece önemliydi. Zira Osmanlı aleyhindeki milliyetçilik
hareketleri, kurulan komitalar ve onların yaptığı faaliyetlerle ilgili
gözlemleri sonradan yazacağı hikayeleri, daha önemlisi fikrî ve edebî alanda
açacağı yolu hazırlayan birikimler oldular
Bir süre sonra da (1909) Makedonya sınırındaki Yakorit köyü sınır bölüğünde
bölük komutanlığı yaptı.
http://www.icetin.net
Selanik`te çıkmakta olan
Hüsn-ü Şi`r dergisinin ismi Akil Koyuncu`nun istek ve ısrarı üzerine Genç
Kalemler’e çevrildikten bir süre sonra 11 Nisan 1911`de Ömer Seyfettin`in
"Yeni Lisan" isimli ilk başyazısını imzasız olarak yayımladı..
Bizzat yaşadığı hayatın ve o güne kadar devam eden arayışlarının cevabını
Ziya Gökalp`ın düşüncesinde sistemleştirilmiş bir halde bulunca Gökalp`la
birlikte Yeni Hayat kadrosunu oluşturdular. Genç Kalemler dergisi sayesinde
bu hareket bir gençlik ve edebiyat faaliyeti halini aldı. “Bahar ve
Kelebekler", "Pamuk ipliği", "İrtica Haberi", "Bomba", "Primo Türk Çocuğu",
"Ant" ve "Aşk Dalgası" adlı hikayeler de “Genç Kalemler”de yayımlandı. Genç
Kalemler yazı heyetini oluşturanlar Balkan Savaşı`nın başlaması üzerine
yeniden orduya çağrıldı. Sırp ve Yunan cephelerinde savaştı. Yanya
Kalesinin savunmasında Yunanlılara tutsak düştü.
Naflion kasabasında bir yıl süren esaret
hayatı sırasında sürekli okudu. "Mehdi", "Hürriyet Bayrakları" gibi
hikayelerini bu yıllarda yazdı. Bu hikayeler Türk Yurdu’nda yayımlandı. Ömer
Seyfettin 1913`te esaret hayatı bilince İstanbul`a döndü. Bir süre sonra da
Türk Sözü dergisinin başyazarlığına getirildi. Burada Türkçü düşüncenin
sözcülüğünü yapan yazılar yazdı. 1914 yılında Kabataş Sultanisi`nde
öğretmenlik görevine başladı ve bu görevini ölümüne kadar sürdürdü.
1915`te yalnızlıktan kurtulmak ve hayatına çeki düzen vermek maksadıyla
İttihat ve Terakki Fırkası ileri gelenlerinden Doktor Beşim Ethem Bey`in
kızı Calibe Hanım`la evlendi. Fikrî ve ruhî anlamda uzaklıkları bulunan bu
evlilik Güner isimli bir kız çocuğuna rağmen bozuldu. Yazar tekrar
yalnızlığına döndü. "Münferit Yalı" dediği Kalamış koyundaki bir yalıda sık
sık uğrayan edebiyatçı dostları ve özellikle Ali Canip ve onun annesiyle
yaptığı sohbetlerle yalnızlığını gidermeye çalıştı.
Yeni Mecmua, Şair,
Donanma, Büyük Mecmua, Yeni Dünya, Diken, Türk Kadını gibi dergilerle Vakit,
Zaman ve İfham gibi gazetelerde hikaye ve makaleleri yayımlandı. Fakat diğer
bir taraftan hastalığının artan belirtileri ile rahatsızdı. Mütareke
yılları, işgal adındaki İstanbul ve Anadolu`daki kurtuluş mücadelesi gibi
Türklüğü derinden etkileyen olayları bu fiziksel sıkıntılarının arasından
algıladı.
Darülfünunda (İstanbul Üniversitesi'nde)
kurulan Tedkikat-i Lisaniyye Encümeni üyeliğinde bulundu (1917-1918).
Hastalığı 25 Şubat 1920`de arttı, 4 Mart`ta hastahaneye kaldırıldı. Türk
hikayeciliğinin bu unutulmaz ismi 6 Mart 1920`de hayata gözlerini yumdu.
Önce Kadıköy Kuşdili Mahmut Baba Mezarlığı`na defnedildi. Daha sonra mezarı
buradan yol geçeceği veya tramvay garajı yapılacağı gerekçesiyle 23 Ağustos
1939`da Zincirlikuyu Asrî Mezarlığı`na nakledildi.
EDEBÎ HAYATI
Edebiyatla ilgisi, Edirne Askeri İdadisi’nde
öğrenciyken başladı. İlk şiiri "Hiss-i Müncemid", "Ömer" "imzasıyla
"Mecmua-i Edebiyye" de (7 Aralık 1316, "1900", Sayı: 9); "Gizli Kağıt" adlı
ilk yazısı yine ayni derginin 20 Mart 1902 tarihli sayısında; ilk öyküsü
"İhtiyarin Tenezzühü" ise "Sabah" gazetesinde yayımlandı (1902).
İzmir’de ve Makedonya'da görevli bulunduğu
yıllarda "Sebat", "Hizmet", "Serbest İzmir" (1903), "Aşiyan", "Musavver
Hale", "Düşünüyorum", "Kadın", "Rumeli", "Teşvik", "Piyano", "Zeka", "Çocuk
Bahçesi", "Genç Kalemler" (1908-1912) gibi dergi ve gazetelerde şiir ve
makaleleri çıktı. Askerlikten ayrılıp Selanik'e yerleştikten sonra,
başyazarlığını Yunus Nadi'nin yaptığı "Rumeli" gazetesinde, "Kadın" ve
"Bahçe" dergilerinde yazdı.
Ziya Gökalp ve Ali Canip'le (Yöntem)
birlikte yeni biçimde çıkarmaya başladıkları "Genç kalemler2 (11 Nisan 1911)
dergisindeki yazılarıyla asil ününü yaptı. Derginin ilk sayısında imzasız
olarak yayımladığı "Yeni Lisan" makalesinde ileri sürdüğü görüşler ve
savunduğu düşüncelerle ilgiyi çekti. Bu görüşleri Milli Edebiyat akiminin
başlangıç bildirisi olarak nitelendirildi.
Tutsaklığı sonrasında İstanbul’a dönünce,
"Türk Sözü" dergisinin başyazarlığına getirildi (12 Nisan 1330, 1914)
Birinci Dünya Savaşı yıllarında Ziya Gökalp'in çıkardığı "Yeni Mecmua"da
(Temmuz 1917) yayımladığı öyküleriyle ünü yaygınlaştı. "Tanın", "Vakit",
"Türk Dünyası", "Zaman", "Ifham" gazetelerinde (1918-20); "Türk Yurdu"
(1913), "Yeni Mecmua" (1917) "İnci", "Diken", "Sair" (1918); "Donanma",
"Büyük Mecmua" (1919) gibi dergilerde öykü ve romanlarının yanı sıra şiir ve
makaleler yayımladı.
Yarım kalan iki çevirisi; İlyada 1918'de
"Yeni Mecmua"da, Kalavela ise "Türk Yurdu"nda tefrika edildi. Sağlığında
kitap olarak üç yapıtı yayımlandı: Ashab-i Kehfimiz, (roman, 1918); Harem,
(uzun öykü, 1918); Efruz Bey, (roman, 1919). Bazı öyküleri, ölümünden sonra
iki ciltte toplandı: Yüksek Ökçeler, 1923; Gizli Mabet, 1923. yapıtları
toplu olarak 1938'de yayınlanmaya başladı (9 cilt).
Birkaç kez basılan bu ciltlerin 1950'den
sonraki yeni basımlarını hazırlayan Şerif Hulusi; notlar ve varyantlar
ekleyerek yapıtları 10 cilt olarak yeniden düzenledi. Bunu, 1962'de, Tahir
Alangu tarafından, külliyatına girmemiş 30 öyküsü eklenerek "Toplu Eserleri"
adi altında 11 ciltlik yeni basımı izledi. 1970'de yayınlanmaya başlayan
"Bütün Eserleri" temalarına göre 11 ciltte toplandı. Şiirleri Fevziye
Abdullah Tansel tarafından derlenerek, Ömer Seyfettin'in Şiirleri adı
altında yayınlandı (1972).
Öykü Kitapları
Sağlığında, Tarih Ezelî
Bir Tekerrürdür (1910), Harem (1918), Efruz Bey (1919) adlı hikâye kitapları
yayımlandı. Bilgi Yayınevi Bütün Eserleri adıyla yazarın tüm çalışmalarını
16 kitapta topladı. Ömer Seyfettin'in bu seriden basılan öykü kitapları
şunlar: Kahramanlar, Bomba, Harem, Yüksek Ökçeler, Yüzakı, Yalnız Efe,
Falaka, Aşk Dalgası, Beyaz Lale, Gizli Mabet.
ESERLERİ
1.Yalnız Efe
Eseoğlu adlı bir köy
ağasına karşı artık bir şeylerin yapılması gerekiyordu. Bu ağa köydeki
herkesin malına saldırıyor, güçsüz insanları topraklarından çıkararak kendi
zenginliğini genişletiyordu. Yörük Hoca dışında kimse Eseoğlu’na karşı
çıkmaya cesaret edemiyor; kendinde o gücü görüyordu. Fakat o da ihtiyar
biriydi. Bir de kızı vardı.
Bir zaman oldu… Köyde güçsüzleri koruyan, ansızın ağanın karşısına
çıkıp, eceliyle tehdit eden peçeli bir efe ortaya çıktı.
2. Pembe İncili Kaftan
Sultan Bayezid, ata
binmekten, silah kullanmaktan hoşlanmadığı için, daha çok sakin bir hayatı
tercih ederdi. Vezirleri ise onun huzuru için ellerinden geleni yapmalarına
rağmen yine de başarılı olamıyorlardı. Çünkü Şah İsmail, Anadolu
topraklarının bir kısmında saltanat kurmuştu. Geçtiği yerleri kan, ateş,
zulüm içinde bırakıyordu.
Sultan Bayezid bu duruma
seyirci kalamadı ve divanı toplattı. Bu zalim şaha bir elçi göndermeye karar
verdiler. Ama böyle cesur, mert, kendisine ve temsil ettiği devletine karşı
hakaret ve saldırılara göğüs gerecek bir elçi bulunabilir miydi?
3. Diyet
Koca Ali, uzun boylu,
iri pençeli, kalın pazılı, geniş omuzluydu. Tıpkı bir pehlivan gibiydi. Dar
bir kapısından başka aydınlık girecek hiçbir yeri olmayan dükkânında, tek
başına, gece gündüz kıvılcımlar saçarak çalışırdı. O bir demirci ustasıydı.
Yeniçeriler bile sadece onun damgasını taşıyan kamaları, büyük kılıçları
tercih ederlerdi. Kimseyle ilişkisi olmayan, nereden geldiği bilinmeyen
esrarengiz biriydi.
Bir gün şehirde
hırsızlık olur. Bununla alakalı ipuçları, Koca Ali’nin dükkânından çıkar.
Koca Ali, kendini savunamaz ve suçlu kabul edilir. Ve diyeti gereği kolunun
kesilmesine karar verilir.
4. Primo Türk Çocuğu
Öykü, Selânik’teki
İtalyan Mason Locasına mensup bir Türk’ün Batılılarla ilgili olan
yargılarıyla başlıyor. Aslında Kenan Bey, Selânik’e ilk gittiği günlerde
Türklüğü ve Türk adetlerini pek de benimsemediği için bir Batılı gibi
yaşamaya çalışır.
Bir gün Türkleri hiç de
kabullenemeyen İtalyan bir bayanla evlenir. Bu evlilikten Primo adlı
çocukları dünyaya gelir.
Ailede gelişen Türk
antipatisi ve küçük Primo’nun geleceği ile kaygılar, Kenan Beyin Türklüğünün
uyanışına sebep olur.
5. Gizli Mabed
Tam bir “Doğu” hayranı
olan bir Fransız’ın Türkleri tanımaya çalışması anlatılır. Çerkez bir aileye
konuk olan Fransız, Türk kültürünün tüm güzelliklerine fazlasıyla hayran
kalarak şaşırır. Ama onu asıl şaşırtan şey, sabah uyandığında, hafif açık
kapısı olan bir odayı keşfetmesiyle daha da artar...
6. İlk Namaz
“Bir öpücük gibi alnımı
okşayan nazik parmaklarıyla saçlarımı tarayarak: Haydi Ömer’ciğim kalk,
demişti. Kalk haydi yavrucuğum…”
Bu öykü, Ömer
Seyfettin’in ilk defa kıldığı, sabah namazı anısını anlatır. Soğuk bir kış
gecesi, bağdaş kurmuş bir zenciye benzeyen sobanın sıcaklığında, annesi ve
hizmetçileri Pervin’in de yardımıyla ilk namazını kılmıştır. Belki de ilk
duasını yaparak gecenin en bereketli ve en huzurlu zamanını yaşamıştır.
7.
Yüksek Ökçeler
Hatice Hanım, genç yaşta
dul kalmış zengin bir hanımcağızdı. Göztepe’deki köşkünde hizmetçileri ve
evlatlığı ile temizlik ve namus üzerine kurulu bir düzende yaşıyorlardı.
Daha doğrusu Hatice Hanım böyle olduğunu düşünüyordu. Güzeldi, tombuldu,
cıvıl cıvıl bir şeydi. Ama çok kısa olduğu için evin içinde bile hep bir
karış topuklu ayakkabılarla gezerdi. Bir süre sonra bu yüksek topuk merakı
onu hasta etmişti. Doktor tavsiyesiyle yüksek topuklu ayakkabı giymemeye
karar verir.
İşte bir zamanlar huzur
üzerine kurulu köşkün düzeni, yüksek topuklu ayakkabılar çıkınca hiç de öyle
olmadığı ortaya çıkar.
8. Efruz Bey
Küçük bir kalem
dairesinde görev yapan Ahmet Bey, kendisini olduğundan daha asil ve saygın
göstermeye çalışan, abartılı tavırlarıyla dikkat çeken bir devlet memurudur.
Meşrutiyet’in ilan edildiği sabah, coşkulu bir sevinçle dairesine gelir.
Fakat hadiseyi saltanat idaresinin oyunu sanarak, Hürriyet coşkusuna
katılmayan arkadaşlarının duyarsızlığına çok şaşırır.
Müthiş ve yüksek sesli
sloganlarıyla herkesi bir anda coşturur. Kimse ne olduğunu bilmeden gittikçe
kalabalıklaşan bu topluluğa ayak uydurur. Ahmet Bey, bir anda Hürriyet
kahramanı oluvermiştir. Öyle ki sıradan olarak gördüğü Ahmet isminin bile
kahramanlığını taşıyamadığını düşünür ve adını “ışık saçan” anlamına gelen
“Efruz” ile değiştirir.
Daha birçok abartılı
olaylar yaşanır. Sokaklar, caddeler Efruz Beyin konuşmaları için dolar,
taşar. Ta ki gerçek İttihat ve Terakki Cemiyeti dairelerine çağırana
kadar...
9. Kaşağı
Ömer ve kardeşi Hasan,
çocukluklarını büyük bir çiftlikte geçirmişlerdi. Küçük Ömer ve Hasan, en
çok atlarla oynamayı, özellikle de onları tımar etmeyi seviyorlardı. Bunun
için İstanbul’dan özel getirtilen KAŞAĞI’yı kullanıyorlardı. Ama bir gün
Küçük Ömer, çocukluk heyecanıyla KAŞAĞI’yı kırar ve suçu kardeşi Hasan’a
atar. Babası bu olaydan sonra Hasan’a çok kızar ve ona:
-Yalancı,der…
Hasan, bu olaydan sonra içine kapanır ve bir gün hastalanır. İşte
o zaman Ömer için zor günler başlar.
10. Perili Köşk
Sermet Bey, kalabalık
ailesiyle geniş bir evde oturmayı istiyordu.. Bunun için kiralık, uygun bir
ev aramaya başladı. Nihayet karşısına tam istediği gibi bir köşk çıkmıştı…
Ancak köşk hakkında bazı garip dedikodular duydu. Çevredekilere göre bu köşk
periliydi. Sermet Bey bu söylentilere kulak asmaz.
İNCELEMELERİ
Milli
Tecrübelerden Çıkarılmış Ameli Siyaset (1912). Yarınki Turan Devleti (1914).
Türklük Mefkuresi (1914). Türklük Ülküsü (ilk 3 kitap bir arada ölümünden
sonra, 1975).
Diğer Eserleri;
And, Asilzadeler, Bahar ve Kelebekler, Bir Çocuk Aleko, Beyaz
Lale,Bomba, Dalga, Falaka, Ferman, Harem, İlk Cinayet “Öyküler”, İlk Düşen
Ak, Başını Vermeyen Şehit, Keramet, Topuz, Teke Tek, Forsa, Mahcupluk
İmtihanı, Namus, Olup Bitenler, Kadınlar ve çocuklar, Eğitim ve Uygarlık,
Dedikodu Fıkraları, Muhteri, Velinimet, Rütbe, şefkate İman, Zeytin Ekmek,
Uçurumun Kenarında, Memlekete Mektup, Niçin Zengin Olmamış, Yuf Borusu Seni
Bekliyor, Kazın Ayağı, Foya’Tarih Ezelî Bir Tekerrürdür, Ashab-ı
Kehfimiz’dir.
http://www.icetin.net