İşin, oluşun, hareketin, durumun, kılışın yüklemde nasıl
anlatıldığına göre cümleler çeşitlere ayrılır.
Burada işin yapılıp yapılmadığı, durumun varlığı yokluğu, işin
istenildiği ya da emredildiği, bildirildiği ya da sorulduğu önemlidir.
Cümlede anlatılan işin, oluşun, hareketin olup olmadığını veya sözü
edilenin var olup olmadığını bildiren cümlelere haber cümlesi;
bir isteği, dileği, emri, tasarıyı, şartı bildiren cümlelere de dilek
cümlesi denir.
Bunlar da olumlu ve olumsuz olmak üzere ikiye ayrılır.
Fiil
cümlesinde işin, oluşun yapıldığını veya olduğunu; isim cümlesinde ise sözü
edilen kavramın bulunduğunu, var olduğunu, bahsedilen şekilde olduğunu bildiren
cümlelerdir.
Bursa bu mevsimde
soğuktur.
Yarın daha erken gelmelisin.
Bu binanın
yerinde şeftali bahçesi vardı.
Vapur rıhtımdan
kalkıp ta Marmara'ya doğru uzaklaşmaya başlayınca, yolcuyu geçirmeye gelenler,
üzerlerinden ağır bir yük kalkmış gibi ferahladılar:
─Çocukcağız
Arabistan'da rahat eder.
dediler, hayırlı
bir iş yaptıklarına herkesi inandırmış olanların uydurma neşesiyle, fakat
gönülleri isli, evlerine döndüler.
Zaten babadan
yetim kalan küçük Hasan, anası da ölünce uzak akrabaları ve konu komşunun
yardımıyla halasının yanına, Filistin'in ücra bir kasabasına gönderiliyordu.
Hasan vapurda eğlendi; gırıl gırıl işleyen vinçlere, üstleri yazılı
cankurtaran simitlerine, kurutulacak çamaşırlar gibi iplere asılı sandallara,
vardiya değiştirilirken çalınan kampanaya bakarak çok eğlendi. Beş
yaşında idi; peltek, şirin konuşmalarıyla da güverte yolcularını epeyce eğlendirmişti.
Fiil
cümlesinde işin, oluşun yapılmadığını, yapılmayacağını veya olmadığını; isim
cümlesinde ise sözü edilen kavramın bulunmadığını, var olmadığını, bahsedilen
şekilde olmadığını bildiren cümlelerdir.
Fiil cümleleri, olumsuzluk ekiyle ve “ne.....ne” bağlacıyla; isim
cümleleri de “yok, değil” kelimeleriyle, “ne....ne” bağlacıyla ve “-sİz”
olumsuzluk ekiyle kurulur.
Yarın daha erken gelmemelisin.
Buraları daha
önce hiç görmemiştim.
Ateşle oyun olmaz.
Bursa bu mevsimde
soğuk değildir.
Bu binanın
yerinde şeftali bahçesi yoktu.
Sokakta ne
araba ne de insan var.
Ankara bugün hem elektriksiz
hem susuz.
Bazı cümleler yapı bakımından olumsuz olduğu hâlde anlamca olumlu
olabilir.
Çocuklarının
okumasını istemiyor değildi. İstiyordu.
Cezaya
çarptırılanlar suçsuz değildiler. Suçluydular.
Yangından korkmayan
yoktur.
Beni sevindiren
onun iyi haberlerini almaktan başka bir şey değildi.
Soru eki, olumsuz çekimlenmiş bir fiille birlikte anlamca olumlu
cümle; olumlu çekimlenmiş bir fiille birlikte anlamca olumsuz cümle yapabilir:
Senin ne kadar
zorluğa katlandığını bilmez miyim? Bilirim.
Anlattıklarına inanmaz
olur muyum? İnanırım.
Sen çağırırsında
o gelmez mi? Gelir.
Mazisi yıkık
milletin atisi olur mu? Olmaz
İnsanları kendine
inandırmak kolay mı? Kolay
değil
Bu kadar eşyayı
almaya para mı yeter? Yetmez.
O küçücük çocuğa
bu ağır işler yaptırılır mı? Yaptırılmaz.
Yeşilden daha
güzel renk olur mu? Olmaz.
Bir cümle aynı anlamı verecek şekilde hem olumlu hem de olumsuz
kullanılabilir:
Uygarlığın
başlıca özelliği bilime dayanması ve bilimle beslenmek zorunda olmasıdır. → Uygarlığın
bilime dayanmaması ve bilimle beslenmemesi düşünülemez.
Diğer cümle türleri de şunlardır ki bu cümleler ya olumlu ya da
olumsuz olacaklardır.
İçinde soru anlamı bulunan; bir konuda bilgi edinmek, şüpheleri
gidermek ve düşünceleri onaylatmak için kurulan cümlelere soru cümlesi denir.
Cümlenin
öğelerini bulmaya yönelik tüm soru kelimeleriyle soru cümleleri
yapılabilir.
Elimdekinin ne
olduğunu kim söyleyecek? Özne
Babası çocuğa ne
getirmiş? nesne
Yarın kimi
göreceksiniz? nesne
Ankara’ya ne
zaman yerleştiniz? Zarf
tüml.
Burayı nasıl
buldunuz? Zarf
tüml.
Daha sonra nereye
gidecekler? Dolaylı
tüml.
Cümlelerde soru anlamı soru
sıfatları, soru
zarfları, soru
zamirleri, soru
edatları, soru eki ve tonlama yoluyla sağlanır.
]“mİ” soru ekiyle:
Soru eki sadece yüklemin değil, diğer öğelerin ve unsurların da
sorusunu hazırlar.
Son sözünüz bu mu
anneciğim?
Alt mı üst
mü?
Hiç mi
anlatacak bir şeyin yok?
Tarlamı bana
zorla mı sattıracaksınız?
Sular mı yandı,
neden tunca benziyor mermer?
Acaba yanlış mı
aklımda kaldı?
Soru eki değişik
anlamlar katabilir:
Beni biraz dinler
misiniz? İstek, rica
Sessiz olabilir
miyiz? uyarı
Bu su da içilir
mi? beğenmeme
Bütün bunları ben
mi söylemişim? İnkâr, kabullenmeme
Soru eki her
zaman cevap almaya yönelik değildir. Bazen cevap sorunun içinde de olabilir.
Senin ne kadar
zorluğa katlandığını bilmez miyim? Bilirim.
Anlattıklarına inanmaz
olur muyum? İnanırım.
Sen çağırırsında
o gelmez mi? Gelir.
Mazisi yıkık
milletin atisi olur mu? Olmaz
İnsanları kendine
inandırmak kolay mı? Kolay
değil
Bu kadar eşyayı
almaya para mı yeter? Yetmez.
O küçücük çocuğa
bu ağır işler yaptırılır mı? Yaptırılmaz.
Yeşilden daha
güzel renk olur mu? Olmaz.
]Soru
sıfatlarıyla:
Nasıl kitaplardan
hoşlanırsın?
Kaç gün sonra
geleceksin?
Eve giderken hangi
otobüse bineceğiz?
Kaçıncı sınıfta okuyor?
Ne gün geleceğini
söyledi mi?
Kaçar kişilik gruplar
hâlinde gideceğiz?
Kaçta kaç hisse istersin?
Ne gün geleceksin?
Ne iş yapıyordunuz?
]Soru zarflarıyla
Neden coşkun suların
sesi gittikçe dindi?
Bin bir başlı
kartalı nasıl taşır kanarya?
Bu sonbahar
sabahının donuk ince rengini nasıl anlatabilirim?
Daha ne kadar
bekleyeceğiz?
]Soru
zamirleriyle:
Yanında ne
getirdin?
Bunları sana kim
anlattı?
Hangisi sizinle geldi?
Soruların kaçı
cevaplandı?
Buraya nereden
geldiniz?
Nereden gelip nereye
gidiyoruz?
Burada kimi
bekliyorsun?
Bu masa neden[1][1] yapılmış? (─tahtadan)
Kimin yanında bozuk
para var?
Bu da neyin
nesi?
Bizim neyimiz
eksik?
Nereden buldun bunu?
Kim attı bu
resimleri?
Çocuklarını alıp
buraya gelsen de neyle geçineceğiz biz ikimiz?
Ne var ne
yok dünyada?
─Söyle
yavrum, o roman ne diyor?
Genç kız büyük
gözlerini kaldırdı. Kitabı dizlerine indirdi. Nazik bir şive ile:
─Büyükanneciğim,
Fransızca bir roman işte, dedi.
Lâkin büyük nine
merak ediyordu, mutlaka anlamak istiyordu:
─Adı ne?
─Desenchanté.
─Ne
demek?
─Sevinçten,
saadetten mahrum kadınlar demek.
─Onlar kimmiş?
─Biz...
Türk kadınları... (Ömer Seyfettin,
Bahar Ve Kelebekler)
]Tonlama yoluyla
─Bu mektup
sana.
─Bana mı?
Kimden?
─Evden
olacak.
─Evden?
Ne münasebet! Evden mi?
Yüklemi
emir kipiyle çekimlenmiş veya anlamca emir özelliği taşıyan cümlelerdir.
Fiilin
yapılmasını emir biçiminde bildirir.
Oraya otur ve
yerinden kalkma.
Bu raporu akşama
kadar yetiştir.
On dakika sonra
hazır ol!
Gürültü etme!
Emir kipiyle çekimlenmediği hâlde anlamca emir ifade eden cümleler
de vardır.
Bu yazıyı arşive
götüreceksin!
Yarın herkes
burada olmalı.
Burayı hemen
boşaltalım!
Bazen dilek,
istek anlamları ve başka anlamlar da taşır.
Korkma, sönmez bu
şafaklarda yüzen al sancak temin etme
Çatma, kurban
olayım, çehreni ey nazlı hilal! istek
Kahraman ırkıma
bir gül... istek
Her şey
gönlünüzce olsun dilek,
dua.
Allah’ım bizi
affet! yakarma
Peki, öyle olsun. Razı
olma
Zannetme ki
bunları unuturum. Uyarma
Gayret edin;
başaracaksınız. Teşvik
Hele bir kere
sözümü dinlemesin... korkutma
Bizi arayan Selim
olmasın? Olabilirlik
Şu adamın
yaptıklarına bak. Şikâyet.
Sevgi, korku, şaşma, hayret, seslenme, coşkunluk, heyecan ve sitem
ifade eden cümlelere ünlem
cümlesi denir.
Ünlem cümleleri, ünlemlerle, bazı sıfatlarla, emir kipiyle, “ki”
bağlacıyla, haykırmalarla ve ses tonuyla kurulur.
Yapma!
Öyle yorgunum
ki!..
İşte şimdi
yandık!..
Ne güzel tesadüf!
Hişt! Buraya gel!
Şşt! Sus bakayım!
Ee, yeter artık!
Ah, ne yaptım!
Hah, şimdi oldu!
Eyvah! Geç
kaldım!
İmdat!
Boğuluyorum!
Çok ilginç!
Ne kadar güzel!
Çabuk eve git!
Ne olur yardım
et!
Çık dışarı!
Ünlem ifade eden sözler her zaman cümle hâlinde değildir:
Ey Türk Gençliği!
Hemşehrilerim!
Tanrım!
Mehmet!
Ay, elim!
Hay Allah!
Vah zavallı!
Vay sersem!
Aman dikkat!
Komşular!
Babacığım!
Simitçi!
İçinde şart ve koşul anlamı bulunan cümlelere şart cümlesi denir.
Şart cümlelerinin yüklemleri şart kipine göre çekimlenmiştir ve yardımcı cümle
oluşturmuştur. Yani bir cümleyi şart çekimiyle bir yardımcı cümle yapabiliriz.
Eve geldiyse bizi beklesin.
Ankara’ya
gidersen Kızılay’dan bana kaset al.
Beni arayan
Dursun ise gelmediğimi söyleyin.
“ise”, bazen istek anlamı katar; bu durumda yardımcı cümle ve şart
cümlesi olmaz:
Kar yağsa da kartopu
oynasak.
Önümüzdeki iki
ayı bir geçirebilsek.
Onu bir bulsam..
Cümlelerde şart anlamı bazı kelime ve eklerle de yapılabilir:
Kursa devam etti
mi kazanır.
Büyüklerin
yanında oturacaksın, ama konuşmadan.
Seni gördükçe onu
hatırlıyorum.
Yarın geri vermek
üzere alabilirsin.
Gerçekleşmesi mümkün olan veya olmayan dileği, arzuyu, isteği
bildiren cümlelere istek cümlesi denir.
İstek cümlesi istek ve dilek-şart kipleriyle yapılır; bu kiplerle
birlikte “bari, tek, n’olaydı, keşke” kelimeleri de kullanılabilir.
Çıkıp biraz
dolaşalım.
Dirilip kalksa da
yapılanları bir görse.
Bari doğru cevap
verseydi.
Her yere gitmeye
razıyım, tek onu bulayım.
N’olaydı
bugünleri görmeyeydim.
Keşke deprem
olmasaydı.
Bari insanlarımız
dürüst olsaydı.
Her cümle bu yedi cümle türünden en az birine dahildir.
Bir kere bütün cümleler ya olumludur ya olumsuz.
─Ah, bilsen
biz senin ıstırabını ne iyi anlıyoruz! →Ünlem, olumlu,
istek
Biz ki her şeyi
görür ve anlarız. →Olumlu
Düşün, bir
elbiseyle bir vücut arasındaki esrarlı rabıtayı düşün. →Emir,
olumlu
Vücudun sonsuz
hareketleri içinde bize düşmeyen pay hangisidir? →Olumlu,
soru
Fakat o göz kimde
vardır? →Olumlu,
soru
Kimsede... →Eksiltili
cümle
Yalnız bizde... →Eksiltili
cümle
Bize artık
hikâyeni anlatma!... →Ünlem,
emir, olumsuz
Ne lüzum var? →Anlamca
olumsuz, soru